Kutaisi, Gürcistan rotasının neredeyse ortası denilebilecek bir yer. Burada bulunan Bağrati Kadetrali de bu turun şu anda kuzeydeki en uç noktası oldu. Bu noktadan itibaren rota güneydoğuya doğru devam edecek. Bağrati Katedrali 11. yy da yapılmış ve sonradan restore edilmiş, Kutaisi’nin en önemli yapılarından. Bir de White Bridge – Beyaz Köprü dedikleri köprüleri var. Ortasından Rioni nehri akıyor. Köprünün bana göre pek bir özelliği yok. Yayalara açık olan bir yaya köprüsü. Belki bilmediğim başka bir hikayesi vardır. Ama köprüyü görünce vavv demeyeceğiniz kesin sayılır. Kutaisi’ye gelince gidin görün. Zaten şehir merkezinde. Bir şey kaybetmiyorsunuz.

Kutaisi’den sonra Gori şehrine gitmek için yola çıktım. Yalnız Kutaisi ile Gori şehri arası mesafe tahminen 160 km. Ve benim için 2 günlük yol demek. Rotanın tam ortası olan 80 kilometrelerde de bir yokuş başlıyor. Sonrasında da bir tünel var. Yani bu yokuşun başına geldikten sonra çadır kuracak bir yer bakabilirim demektir. Kutaisi’den yola çıktım; bir kaç km sonra şehir dışına çıktıkça yol güzelleşti. Ortam yeşillendi. Zaten Gürcistan’ın geneli yeşillik. Bizim Karadeniz bölgesi özelliklerini barındırıyor ki zaten Karadeniz. 🙂 Yalnız nedense ben yapıları hiç beğenmedim. Çok bakımsız ve eski püskü binalar var. Ve bu bakımsız binalardan dolayı şehir harabe, hizbe bir hal görüntüsü alıyor. Zestafoni‘ye geldiğimde buna bir bez daha şahit oldum. Zestafoni’den sonra yani şehirden çıktıktan sonra her taraf yeşillendi, müthiş manzaralar ortaya çıktı. Bu bölgede bisiklet sürmek gerçekten çok keyifliydi.

Tam belirlediğim gibi 75.km den sonra çadır kuracak yer bakınarak ilerlerken yokuş kendini hafif hafif hissettirmeye başladı. Ve o anda artık bulduğum ilk yerde durup çadır kurmalıyım dedim. Bir kaç km sonra sağda bir restoran ve çeşme gördüm. Durdum ve çadır kurmak için izin aldım. Sahibi Azeri asıllı İran vatandaşı Hamit Abi ile tanışmış oldum. Gerçi restoran tadilattaymış ve 1 hafta sonra açılacakmış. Yemek masasına beni de davet ettiler. İran‘lı Hamit, Rus kız Svenata ve Gürcü bir erkek (ismini unuttum) ve ben 4 millet olarak sofradaydık. Yemekten sonra çadırı kurdum, Hamit ve diğerleri de evlerine gittiler.

Sabah kalkıp kahvaltıyı yaptıktan sonra, tam gideceğim karşıdan gelen 2 bisikletli belirdi. Selamlaşmadan sonra anlaşıldı ki Türkler 🙂 Feridun ve Servet Bayburt’tan yola çıkıp Tiflis’e oradan da Ardahan’a gidiyorlardı. 10 günlük süreleri vardı ve günlük yapmaları gereken mesafeler önceden belliydi. Bana uymadığını söyleyip isterlerse önden gidebileceklerini söyledim. Neyse beraber pedallamaya başladık. Ben 80 km ilerideki Gori‘ye gitmek istiyordum. Önümüzdeki o koca yokuşu çıkıp tüneli de geçtikten sonra Haşuri‘ye doğru inişe geçtik. Yalnız tünel tehlikeli diye sağdaki kaldırımdan elimizle iterek geçtik. Haşuri şehri, eğer Gürcistan’a Sarp yerine Türkgözü sınır kapısından içeri girerseniz Borjomi‘den sonraki şehir oluyor. Yani Haşuri kesişen bir şehir. Haşuri’de kısa bir mola verdikten sonra yolumuza devam etmemizle rüzgarın tersten esmesi bir oldu.

En son böyle ciddi rüzgarı Kastamonu’da Taşköprü – Hanönü arasında görmüştüm. Rüzgara karşı sürerken karşıdan bir kaç tane bisikletçi geldiğini gördük. Biz durduk; onlarda bizi görünce durdular yanımıza geldiler. Afganistan – İstanbul’a gidiyorlardı. 7 bisikletçi bir şöför ve bir de kameramanları vardı. Bir organizasyon için pedal çeviriyorlardı. Biraz sohbet ettikten sonra yolumuza devam ettik ama rüzgar hala tersten esiyor ve hız yapmamıza engel oluyordu. Zaten bisiklet sürerken istenmeyen en kötü durumları başında bana göre rüzgar geliyor.

Zorlanarak da olsa havanın kararmasına 15 dakika kala bir dinlenme tesisine geldik, ya burada uygun bir yer bulup çadır kuracaktık ya da 8 km ötedeki Gori‘ye gidip hostelde kalacaktık. Dinlenme tesisinde bir mola verdik ve bir bisikletçi daha belirdi. Pakistan asıllı İngiliz vatandaşı Nabeel. Feridun ve Servet önceki gece Nabeel ile birlikte çadır kurmuşlar ve sabah erkenden yola çıkmışlar. Nabeel bize yetişmiş. 🙂 Nabeel’i de alarak 4 kişi Gori‘deki hostele gitmeye karar verdik ve hemen pedallamaya başladık. Zaten Gori’ye girip hostele vardığımızda hava artık tamamen kararmış oldu. Rüzgardan dolayı dördümüzde zor bir gün geçirdik.

Sonraki gün dördümüzde Tiflis’e gitmek için yola koyulduk.